Askere neden Mehmetçik denir hiç düşündünüz mü ? Bendeki bu merak bu hikâyeyi öğrenmeme yol açtı. Size de anlatmak için yazmak istedim. Belki sizde birileriyle paylaşmak istersiniz.
Çanakkale savaşı 3 kasım 1914 günü İngiliz ve Fransız donanmasının, Çanakkale girişinde bulunan Seddülbahir kalesindeki topların menzilini ölçmek için bombardımanları ile başladı. Seddülbahir kalesindeki topların menzili, atış menzilinde olmadığından etkili karşılık verilemedi. Düşman bombardımanı, kalenin cephanesine isabet edince, 5 subay, 81 er toplam 86 şehidimizin etrafa dağılan bedenleri toplanarak kale girişine defnedildi.
Düşmanın 19 şubat 1915 de başarısız taaruzları sonrası, 25 şubattaki tabyaların susturulması için yaptıkları saldırı için karaya çıkmaları gerekiyordu. 27. Alayın 3.taburu morto koyundan teke burnuna kadar korumakla görevli idi. 27. Alayı bilmeyeniniz yoktur sanırım.
4 mart 1915 Perşembe günü öğleden sonra Morto koyunda bulunan Majestic ve Seddülbahir açıklarında demirlemiş olan Ocean savaş gemilerinden top ateşi desteğiyle, Binbaşı Palmer 4 ağır makineli tüfekle 3 büyük sandalla sahile çıkmaya başladı. Tabyaya yaklaştıklarında Türklerin yoğun direnişiyle karşılaştılar. Gemilerden açılan yoğun ateş destekleri bile fayda etmedi. Düşman birlikleri ilerleyemiyordu. Binbaşı Palmer 200 kişilik takviye destek istedi. Tümamiral John de Robeck isteği hayalsiz bularak geri çevirdi. Türk Birlikleri öyle bir direniş yaparlar ki mermileri bitene kadar direnirler ve sonrada süngü hücumuna geçerler. Binbaşı Palmer daha fazla zayihat vermemek için geri çekilmek zorunda kalır. 3 saat süren bu çatışmanın bilançosu; Düşman birliklerinde zayiat 20 ölü, 25 yaralı, 3 kayıp. 27 alay 3. Tabur 10.bölük zayiatı ise; 6 şehit,13 yaralıdır.
Bölük çavuşlarından Mustafa oğlu Bigalı Mehmet komutasında yarım takım askerimiz süngü hücumuyla düşmanı püskürtmüştür. Mehmetin vuruşması mermisi bitene kadar devam etmiş. Mermi bittikten sonra tüfeğini sökerek düşmana fırlatmış, daha sonra elleri parçalana kadar etraftaki taşları sökerek düşmanın üzerine şeytan taşlar gibi fırlatmıştır. En son istihdam küreği ile süngü hücumuna kalkarak düşmanı püskürtmüştür. Mehmet çavuş bu çatışmada başından ve göğsünden yaralanır. Elleride parçalanmıştır. Hastanede tedavi olur hava değişimi için köyüne gönderilir. Ancak tedavi izni bitmeden cepheye döner ve çatışmaya devam eder. Mustafa Kemal bu kahramanlığı duyar, kendisine bir gümüş sigara tabakası hediye eder, Cevat paşaya ödüllendirilmesi ile ilgili bir rapor yazar. Kendisine muharebe madalyası verilen Bigalı Mehmet çavuş, artık tüm İstanbul gazetelerinin haberidir. Bilinen ilk Çanakkale kahramanıdır.
Savaş sonrası Mehmetçik kavramının isim babası Mehmet çavuşa devletten maaş ve maddi yardım tekliflerini “Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım. O parada tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var” diyerek reddeder. Savaştan önce bıraktığı evladlarının bile tanıyamadığı Mehmet çavuş tekrar mütevazi hayatına geri döner. İstanbul da adına düzenlenen kartpostallar yok satmaktadır. Türk milleti artık onu “Mehmetçik” diye anmaktadır. O ise köyünde askerden getirdiği aletler ve öğrendiği bilgilerle köylülere yardım eder. Hiçbir maddi talepte bulunmadan kiminin ağrıyan dişini çeker, hayvanı hasta olanı tedavi eder. Ömrünün son yıllarında yatalak olan eşine bakar. Maddi sıkıntılar çekse de kimselere bir şey söylemez. Çileli hayatı 3 şubat 1964 günü huzur içinde son bulur. Eşi Fatma da 15 şubat günü, eşinden 13 gün sonra son bulur. Çanakkale’nin Biga ilçesindeki bahçeli köyünde onların mezarını her sene 4 mart çıkarma devriyesinde ziyaret edenler çoktur. İsterseniz sizde katılabilirsiniz.
Nice kahramanlardan kayıt altına alınıp gün yüzüne çıkarılan bir isimdir Bigalı Mehmet Çavuş… Onlara minnettarız. Bu ülkeye düşmanca niyetlerle gelenlere yer yok. Daha önceki örneklerinde olduğu gibi ya bu topraklara gömülürler ya da nasıl kaçacaklarını şaşırırlar… Misafirimiz olarak gelenlere ise kapımız her daim açık… Elimizden geldiğince ağırlar, bizimle yer içer ve hoşnut edip göndeririz. Hatırlattığın için, bilmeyenlere tanıttığın için çok teşekkür ederiz Burçin Erkan…